DEÜ İZNİK’TE KÜLTÜREL MİRASIN İZİNDE
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), Türkiye’nin farklı bölgelerinde yürüttüğü arkeolojik kazı çalışmalarıyla kültürel mirasın gün yüzüne çıkmasına önemli katkılar sunmaya devam ediyor. DEÜ son olarak, Bursa’nın İznik ilçesinde 8 yıldır sürdürdüğü arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmalarını tamamlayarak, 1900 yıllık Roma Tiyatrosu’nun turizmle buluşturulmasını sağladı.
Nitelikli ve güçlü altyapısı ile öğretim ve araştırma faaliyetlerini başarıyla sürdüren Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), Türkiye’nin farklı bölgelerinde yürüttüğü arkeolojik kazı çalışmalarıyla da kültürel mirasın gün yüzüne çıkmasına önemli katkılar sunmaya devam ediyor. DEÜ son olarak, Bursa’nın İznik ilçesinde 8 yıldır sürdürdüğü arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmalarını tamamlayarak, 1900 yıllık Roma Tiyatrosu’nun turizmle buluşturulmasını sağladı. Bitinya, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin izlerini taşıyan 10 bin seyirci kapasiteli İznik Roma tiyatrosu, Anadolu’da ilk kez düz bir alanda tonozların yükseltilmesiyle oluşturulmuş bir tiyatro olması nedeniyle de özel bir öneme sahip. Bu yönüyle mimari açıdan Türkiye’deki tek örnek olan İznik Roma Tiyatrosu’nun, M.S. 2’nci yüzyılda Roma İmparatoru Trajan tarafından Bitinya Valisi Plinius’a yaptırıldığı biliniyor. Anadolu’nun ayakta kalan en görkemli eserlerinden biri olarak varlığını koruyan, bir dönem tiyatro gösterilerinin yanı sıra gladyatör dövüşlerine de ev sahipliği yapan İznik Roma Tiyatrosu’ndaki kazı ve restorasyon çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ve Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin sponsorluğunda, Türk Tarih Kurumu ve İznik Belediyesi’nin destekleriyle 2016’dan bu yana Dokuz Eylül Üniversitesi, Arkeoloji Bölümü öğretim üyeleri ve öğrencileri tarafından sürdürülüyor.
8 YILDA TURİZMLE BULUŞTURULDU
İznik Roma Tiyatrosu Kazı Başkanı, Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Aygün Ekin Meriç, 102 metre genişliğinde ve 79 metre uzunluğundaki tiyatro alanındaki kazı çalışmalarının Dokuz Eylül Üniversitesi’nin devreye girmesiyle 8 yıl içinde tamamlandığını ve İznik kentinin kültür turizmi açısından önemli bir cazibe merkezine daha kavuştuğunu belirtti. Kazılar kapsamında tonozlu mimariye sahip tiyatro alanında 500’e yakın envanterlik ve etütlük eserle birlikte, 10 binin üzerinde parçadan oluşan kalıntıya ulaşıldığını ifade eden Prof. Dr. Meriç, bölgenin medeniyetler arası geçişi temsil eden yaşayan bir kent olduğunu vurguladı. Bu yönüyle bölgenin birçok medeniyetin izlerini taşıyan zengin bir kültürel mirası barındırdığını belirten Meriç, “Çağlar boyunca birçok medeniyete başkentlik yapmış İznik, bilindiği gibi Osmanlı Devleti’nin de ilk şehirlerinden biridir. Zaten buradaki kazımızda da çok sayıda Osmanlı seramiği buluyoruz. Dokuz Eylül Üniversitesi olarak, bu antik tiyatronun sırlarını gün yüzüne çıkarma ve bu değerli mirası koruma görevini üstlenmiş olmamızdan dolayı mutluluk duyduk. Bu görev bizim için sadece akademik bir yükümlülük değil, aynı zamanda bu zengin kültürel mirası gelecek nesillere aktarma sorumluluğumuzun da bir göstergesiydi. Hocalarımızın ve öğrencilerimizin özverili çalışmaları, yürütülen kazıların başarısında kritik bir rol oynadı. Üniversitemiz, akademik bilgi birikimi ve araştırma kabiliyetiyle bu projeye en başından beri büyük katkılar sağladı, sağlamaya da devam ediyor” dedi.
ANADOLU’DA TEK ÖRNEK
İznik Roma Tiyatrosu’nun düz bir alanda tamamen tonozlarla yükseltilen Türkiye’deki tek örnek olduğunu belirten Prof. Dr. Aygün Ekin Meriç, “Burası için Anadolu’da düz bir alana, yani bir ova yerleşimine tonozlar yardımıyla yükseltilerek üç katlı olarak inşa edilmiş tek tiyatro diyebiliriz. Genelde bu tip tiyatrolar bilindiği üzere bir yamaca yaslanmış şekilde veya dolgu toprak üzerinde karşımıza çıkar. Ancak İznik Roma Tiyatrosu, Anadolu’da düz alanda kurulmuş tek örnek. Aynı şekilde tiyatro, İznik’in 15 yüzyıllık tarihinin tüm aşamalarına tanıklık eden tek yapıdır. Bunu kazılarımız sırasında da farklı zaman ve medeniyetlere ait kalıntılardan da görebilmek mümkün. Hristiyanlığın ardından dini bir alan olarak da kullanılan tiyatro zor zamanlarda kentin savunması için feda edilmiş. Başta sahne binası olmak üzere, oturma basamakları, dış duvarları, kemer ve tonozları onarılmayacak derecede tahrip olmuştur. Metruk kalan tiyatro kalıntılarının üzerine toprak, moloz ve çöplerin atılması sonucu üzerinde yaklaşık 10 metre yüksekliğinde bir dolgu oluşmuştu. Tiyatronun geneli ağzına kadar toprakla doluydu. Üniversitemiz tarafından yürütülen kazılar sonucunda tiyatro ve çevresi açığa çıkarıldı. Özellikle Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin burada sorumluluk alması ve projeye destek olmasından sonra kazı çalışmalarımız hızlandı diyebiliriz. Zor şartlar altında yürütülen kazı çalışmalarının ardından restorasyon çalışmalarımızı da bölgede başarıyla gerçekleştirdik. Dokuz Eylül Üniversitesi olarak, tiyatro kazılarını tamamlayan ve ilk kez ziyarete açan kurumuz” ifadesinde bulundu.
ASKER MEZARLARI ORTAYA ÇIKTI
İznik Roma Tiyatrosu’ndaki arkeolojik kazı çalışmaları sırasında tarihe ışık tutacak önemli buluntulara da rastlandığını ifade eden Prof. Dr. Aygün Ekin Meriç, “Bunlardan biri de kazılarımız sırasında ortaya çıkan 11’inci ve 13’üncü yüzyıllarda yapılan 1. ve 4. Haçlı Seferleri sırasında İznik’i savunan askerlerin ve vatandaşların mezarları oldu. Bu dönemde İznik kenti Bizans İmparatorluğu’nun son kalesi olarak savunulmuş ve çetin mücadelelere sahne olmuş. Tiyatro alanında üst üste ve gelişigüzel yerleştirilmiş, bazılarına mezar dahi yapılmamış çok sayıda iskelet tespit ettik. İskeletlerin bazılarında kafa, kol ve bacaklarda kesici alet izleri, yaralanmalar ve kopmalar olduğunu gördük. Nekropol alanında ortaya çıkarılan iskeletlerle ilgili araştırmalar ve acil koruma tedbirleri hala devam etmekte” şeklinde konuştu.
ZİYARETÇİ AKINI
İznik Roma Tiyatrosu’na Türkiye’nin farklı bölgelerinden ve yurtdışından gelen insanların yoğun bir ilgi gösterdiğini ve ziyarete açıldığı 20 Mart 2024 tarihinden bugüne yaklaşık 15 binin üzerinde ziyaretçi ağırladığını ifade eden Prof. Dr. Meriç, “İlk olarak 1980 yılında çalışmaların başlandığı İznik Roma Tiyatrosu’ndaki kazılar, bahsettiğimiz gibi Üniversitemizin devreye girmesiyle 8 yılda tamamlandı ve restorasyon çalışmamızın da ardından ziyarete açıldı. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin sponsorluğunda ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali Kazım Öz ve Prof. Dr. Nezihat Köşklük Kaya’nın bilimsel danışmanlığında hazırlanan Restorasyon ve Çevre Düzenleme Projesi 2024’te tamamlandı. Şu an her gün binlerce kişi tiyatroyu ziyarete geliyor. Bayram günlerinde bir günlük ziyaretçi sayımız iki bini buluyor. Depremler, akınlar, istilalar neticesinde tiyatronun iki katı tarihsel süreçte yıkılmış. Günümüze sadece alt katı ulaşan üç katlı oturma sıralarının yanı sıra iki katlı sahne binası, altyapı tonozları, sütunlu galerileri, özel locaları, orkestrası, Nemesis kült alanı, mezarlık kiliseleri, Nekropol alanı, seramik fırınları, freskleri ve payeleriyle İznik Roma Tiyatrosu, gerçekten de ülkemizin kültür turizmi adına önemli bir kazanım oldu. Gerçekten burayı gezenler büyüleniyor diyebilirim. Dokuz Eylül Araştırma Üniversitesi olarak, akademik yayınlar ve projelerle İznik Roma Tiyatrosu’nun sırlarını gün yüzüne çıkarmaya titizlikle devam edeceğiz” diye konuştu.
GEÇMİŞTEN GELECEĞE KÖPRÜLER KURUYOR
Dokuz Eylül Üniversitesi, Bursa İznik’teki faaliyetlerinin yanı sıra İzmir Torbalı’daki Metropolis ve Selçuk’taki Efes antik kentlerinde sürdürdüğü arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmalarıyla da geçmişle gelecek arasında köprüler kuruyor. Görevlerinin bu bölgelerdeki tarihi mirası koruyarak gelecek nesillere aktarmak olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aygün Ekin Meriç, “Bunu sadece entelektüel bir çaba olarak değil, aynı zamanda bir kültür ve medeniyet hizmeti olarak görüyoruz. Çünkü burada yürütülen çalışmalar, Anadolu ve dünya tarihinin anlaşılmasına katkıda bulunmanın yanı sıra, ülkemizin kültürel zenginliğinin dünyaya tanıtılması açısından da önem taşımaktadır. Her birimiz bu toprakların altında yatan hikayelerin, medeniyetlerin ve geçmişin tanıklarının koruyucusuyuz. Dokuz Eylül Üniversitesi olarak bu sorumluluğu taşırken kültürel mirasımızı koruma ve geliştirme amacıyla akademik çalışmalarımızı da sürdürüyoruz” dedi.
AÇIK BİR ÖĞRENME ALANI
Açıklamalarını sürdüren Meriç, şunları kaydetti: “Buradaki kazılar vasıtasıyla geçmişle gelecek arasında kurulan köprülerin her bir taşı, genç araştırmacılarımız ve öğrencilerimiz için eşsiz bir öğrenme fırsatı sunuyor. Arkeolojik kazılar, disiplinler arası bir yaklaşımla ele alındığında arkeoloji, tarih, mimarlık ve hatta mühendislik gibi farklı disiplinlerin bir araya gelmesini sağlıyor. Burayı, öğrencilerimizin ve genç bilim insanlarımızın bilgi birikimini artırmaları, saha tecrübelerini geliştirmeleri için de eşsiz bir fırsat olarak görüyoruz. Bu noktada emekleri için Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ali Kazım Öz, Prof. Dr. Binnur Gürler, Doç. Dr. Eda Güngör Alper, Dr. Fatih Hakan Kaya, Mimarlık Bölümü’nden Prof. Dr. Nezihat Köşklük Kaya, İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden Dr. Ramazan Hacımustafaoğlu’na, Almanya Erlangen Üniversitesi’nden Prof. Dr. Boris Dreyer’e, lisansüstü mezunlarımıza ve öğrencilerimize teşekkür ediyoruz. Her biri farklı alanlarda çalışmalar ortaya koydular. Buradaki kültürel mirası akademik yayınlara da uygun hale getirdiler. Alanda disiplinler arası örnek bir çalışma ortaya koyuldu.”
HİSARDERE NEKROPOL ALANI
Dokuz Eylül Üniversitesi’nin İznik’te yürüttüğü kazı çalışmalarından biri de Hisardere Nekropol alanında yapılan bilimsel çalışmalardan oluşuyor. Buradaki kazı çalışmaları İznik Müzesi Başkanlığında ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nin bilimsel koordinatörlüğünde sürdürülüyor. İznik şehir merkezinin 2,4 kilometre kuzeyinde bulunan Nekropolde yapılan çalışmalarda Roma Dönemine tarihlenen lahitler, mezarlar, hipojeler, bölgeye özgü boyalı oda mezarlar ve Bizans Dönemine tarihlenen bir Bazilika yapısı bulunduğunu belirten Prof. Dr. Aygün Ekin Meriç, “Nekropol alanında Dokuz Eylül Üniversitesi koordinatörlüğünde yapılan çalışmalarla bölgenin mezar geleneği ortaya çıkarılmıştır. Alanda Nekropark ve çevre düzenlemesi yapılarak, antik mezar ve yapıların arasından geçen bir gezi güzergâhı ile ziyarete açılması hedeflenmektedir” açıklamasında bulundu.