DEÜ’lüler İstiklal Savaşı’nı Ortaylı’dan Dinledi
Dokuz Eylül Üniversitesi’nin ‘Akademi Konferansları’nda öğrencilerle bir araya gelen Prof. Dr. İlber Ortaylı, ‘100. Yılında Milli Mücadele’ başlıklı konferansında, istiklal mücadelesini anlattı. Bu mücadele hakkındaki arşivlerin iyi incelenerek bazı bilgilerin güncellenmesi gerektiğini belirten Ortaylı, bazı bilgilerin kasıtlı olarak çarpıtılabileceğini ifade etti.
Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü ve Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından düzenlenen Akademi Konferanslarının ilkinde Prof. Dr. İlber Ortaylı Dokuz Eylüllülerle bir araya geldi. Hukuk Fakültesi’nde gerçekleştirilen ‘100. Yılında Milli Mücadele’ başlıklı konferansa, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdür Vekili Prof. Dr. Erkan Göksu, dekanlar, müdürler, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Yoğun ilgi gören konferansı 650 kişilik salonda yaklaşık 1300 kişi izledi. Milli mücadelenin 100. Yılında bir nevi açılış konferansı niteliğindeki etkinlikte konuşmacı olmaktan mutluluk duyduğunu belirten Prof. Dr. İlber Ortaylı, Dokuz Eylül Üniversitesinin sevdiği bir üniversite, Hukuk Fakültesinin de sevdiği bir fakülte olduğunu belirtti. İzmir’de nihayete eren Kurtuluş Savaşı’nın 100. Yılı dolayısıyla ciddi programlar hazırlanması gerektiğine dikkat çeken Ortaylı, “Çünkü İstiklal Savaşanının cereyan tarzı üzerindeki yorumlar kahvehane ve meyhanelerde konuşulamayacak kadar önemli bir olaydır” dedi.
FİKİR HÜRRİYETİ İLE ALAKASI YOKTUR
Kurtuluş Savaşı ile ilgili tarihin ciddi şekilde yazılması mevcut evrakın değerlendirilmesi gerektiğini belirten Ortaylı, “Zaman zaman basında yer alan terbiye dışı evraklar entelektüel ve bilginler tarafından boğulmalıdır. Gazetelerde Çanakkale ve İstiklal savaşları için yazılanların fikir hürriyeti ile alakası yoktur. Hiç kimse demokrasinin anavatanı İngiltere’de böyle yazamaz. Fransa’da yazanın sülalesi işsiz güçsüz kalır. Türkiye’de bunlar mümkün oluyor. Belirli gruplar, maalesef içinde etnik gruplar da var bunu marifet sayıyorlar. Türkiye bir denge ülkesidir. Burası batınca Türkler batmaz ama çok kavimlerin canı yanar. Bunu anlamaları lazım” dedi.
YÖNELİM İÇERİDEN GELİYOR
Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yönelimin içeriden geldiğine işaret eden Prof. Dr. İlber Ortaylı, “Bugün bu bölgeyi karıştıranlara sorulacak soru; kışkırttığınız ve karıştırdığınız unsurların bağımsız bir hayat kurma kapasitesi var mıdır? Yani, kızın evden kaçmasını teşvik ediyorsunuz ama kız ne olacak, mühendis mi, sekreter mi olacak yoksa sokağa mı düşecek? Oğlan çocuğu çiftçilik biliyor mu, marangozluk yapabilir mi, inşaat ameleliği yapacak gücü var mıdır, yoksa sokakta esrar satıp tetikçilik mi yapacak? Bu sorular sorulmadan Türkiye Cumhuriyetine karşı bir yönelim söz konusudur. Maalesef yönelim dış mihraklardan çok içerdekilerden geliyor” ifadelerini kullandı.
TARİH LİTERATÜRÜNÜN RAKİBİ
“Çanakkale Savaşı lüzumsuz bir savunmaydı. Zaten girdiler” eleştirilerine yanıt veren Ortaylı, “Girdiler ama savunma yaptığımız zaman bizimle çarpışan ordu ve donanmayla 1918’de giren aynı şey değildi. Süngüsü bitmiş, yaşama şansı kalmamış tuhaf bir işgal kuvveti. Girdiler ama itilaf devletleri birbirlerine düşman müttefiklerdi. Türkiye’de basın, tarih literatürünün fevkalade cahil bir rakibidir. Tabii binlerce okunan bu yazıların karşısında biz tarihçilerin elinden çıkan ve en çok satılan kitapların bile şansı yok” dedi.
‘GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER’
Mustafa Kemal’in “Geldikleri gibi giderler” sözünün moral vermek için söylenen sıradan bir söz olmadığını anlatan Prof. Dr. İlber Ortaylı, şöyle konuştu:
“1918’de zırhlılar İstanbul’a girdiği vakit 1 ay sonra, yıldırım ordular komutanı olan Halep cephesinden Mondros mütarekesi dolayısıyla teslim olarak İstanbul’a gelen komutan, bir törenle karşılandı. Haydarpaşa Garı’ndan geçirilecek istimbotta yanında eski yaverler vardır. ‘Vaziyeti görüyorsunuz Paşam’ denince ‘Geldikleri gibi giderler’ diyor. Moral vermek için değil gideceklerini biliyor. ‘Yolda kurduğum örgütlenmeyi kurduğumuzda gidecekler’ diyor.”
İSTİKLAL HARBİNDE ÇETELERİN ETKİSİ
Kurtuluş Savaşı’nda çetelerin etkisinin hatalı anlatıldığını ve bazı bilgilerin yeniden derlenmesi gerektiğini söyleyen Ortaylı, “Çerkez Ethem, aile yapısı içinde fevkalade stratejik hataları olan yanlış politika takip eden ağabeylerine uyar. Ama fevkalade iyi çarpışmıştır. İstiklal Savaşında bilhassa iç isyanların bastırılmasında büyük yararı olmuştur. Fakat yanlışları var, girdikleri yerde ahaliye zulüm ediyorlar. Buna karşılık Giresunlu Osman Ağa var. Pontus çetelerine karşı çarpıştı. Orduya katılınca komutanları dinliyor, Çerkez dinlemiyor. O yüzden TBMM’nin ilk muhafız alayını Osman ağa kuruyor” diye konuştu.
ALMAN İSTİHBARATI
Arşiv okuması yapmayan tarih yazarlarının güvenilir bilgi kaynağı olamayacağını, bazı bilgilerin kasıtlı çarpıtılabildiğini ifade eden Prof. Dr. İlber Ortaylı, “Türkiye insanları yabancı yazarları okumaya devam ettikçe bazı şeyleri aklı almaz. Birini ben biliyorum doğru dürüst arşiv okumuyor, gazete koleksiyonlarını bile takip etmiyor, yazıyor. Birisi ondan kopya çekiyor. Günün şöhreti yazarlar var. Kadının biri çıkmış ikinci cihan harbinde Türkler Yahudilere neler yapmış diyor. Karıştırıyor ya da işine öyle geliyor. Alman istihbaratının yeni bir görevi var. Bazı yanlış bilgi üretenleri besliyorlar. Çünkü ikinci harpte Yahudilere, Çingenelere, Polonyalı sivil halk ve Kızıl Ordu esirlerine yapılanlar hafızalardan silinmeyecek. Bunu silmek için ‘sırf bizim oğlan değil başkaları da deliydi’ diye yaymak istiyorlar” dedi.
ETRAFLICA OKUMANIZ LAZIM
Öğrencilere bir konu hakkında yeterince kaynak araştırması yapmadan yorum yapmamalarını öğütleyen Ortaylı sözlerini şöyle sürdürdü:
“İki hafta evvel dışarıya giden doktora öğrencilerine yaptığım konuşmada, siz çok cahilsiniz dedim. Ermeni meselesi Rum meselesi konuşmaya kalkmayın Almanya’dakiler moralinizi bozar, izole edilirsiniz. Aptal rolü oynayın ta ki kendinizi yetiştirene kadar.”
Konferansın ardından söz alan DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, Ortaylı’ya teşekkür ederek, “Değerli hocamız yine bilgileriyle bizi donattı. Biz öğrencilerimizi değerli hocalarımızla bir araya getirmeye gayret ediyoruz. Bugün salonun bu denli dolu olması, hocamızın anlattıklarının bu denli dikkatle ve ilgiyle dinlenmesi de doğru bir iş yaptığımızı gösteriyor. Hocamıza değerli zamanlarını ayırdıkları için çok teşekkür ediyoruz” diye konuştu.